Pages

Subscribe:

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Anne sütünün ilk 5 gündeki mucizesi!


Anne sütü, bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde, enfeksiyondan korunmada, kulak ve soğuk algınlığı gibi bebeklerde çok sık rastlanılan hastalıkların görülme sıklığının azaltılmasında, beş yaş altı ölümlerin azaltılmasında en etkili gösteriliyor.

Sağlıklı bir gelecek için her bebeğin mutlaka ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenilmesi gerektiğine dikkati çeken uzmanlar, anne sütünün bebeğin ihtiyaçlarına göre doğal olarak kendini yenilediğini ifade ediyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülcan Çelik, 1-7 Ağustos ''Dünya Anne sütü ile Beslenme Haftası'' dolayısıyla, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anne sütünün yenidoğanda büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, enerji ve besin ögelerini içeren, biyoyararlılığı yüksek, sindirimi kolay doğal bir besin olduğunu söyledi.

Anne sütü ve emzirmenin hem bebek hem de anne için, başta beslenme olmak üzere, sağlık, bağışıklık, gelişimsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden çok sayıda yararları bulunduğunu ifade eden Çelik, her canlının sütünün kendisine ve bebeğine özel olmasının anne sütünü yavrusu için benzersiz bir besin maddesi yapan bir özellik olduğunu anlattı. Çelik, erken doğmuş bebek için en ideal besinin yine kendi annesinin sütü olduğunu vurgulayarak, ''Çünkü, bebeğin o anda ihtiyaç duyduğu tüm maddeler yalnızca kendi annesinin sütünde bulunmaktadır. Buna ek olarak formüle mamalardan (kutu veya şişe mamalar) farklı olarak, anne sütünün içeriği, bebeğin sürekli değişen ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli değişir ve yenilenir. Örneğin, anne sütünün sabah saatlerindeki bileşimi akşamüzeri bileşiminden, bebeğin birinci ayındaki bileşimi yedinci ayınkinden farklıdır'' diye konuştu.

Anne sütünün, bebeğin ilk altı ay ihtiyacı olan protein, yağ, demir, vitamin gibi her türlü besin değerine içeren ideal besin kaynağı olduğuna dikkati çeken Çelik içindeki koruyucu maddeler nedeniyle bebeği enfeksiyonlardan koruduğunu belirtti.

Çelik anne sütünün hazmı kolaylaştırdığını, kaynatılmasının gerekmediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Daima taze, temiz ve bebeğe vermek üzere hazırdır.

Doğumdan sonra ilk 5 günde salgılanan süte kolostrum denir. Kolostrumda, olgun (mature) süte oranla daha fazla bulunan antienfektif öğeler, A vitamini, sodyum ve çinko bebeği ilk birkaç gün içerisinde enfeksiyonlardan korumaktadır. Kolostrum, bebeğin gastrointestinal sistemini immünoglobülinler ile mukozal bir tabaka oluşturarak kaplar ve böylece yenidoğan bebeği dış ortamdan gelecek patojen mikroorganizmalara karşı korur. Kolostrum 5-10 günler arasında geçiş sütü şeklini alarak, 3. haftadan sonra olgun (mature) süt özelliğini taşır.

Anne sütü bebeğin hassas ve halen gelişmekte olan sindirim sistemi için hazırlanmıştır. Anne sütündeki protein (çoğunlukla lactalbumin) ve yağ, inek sütündeki protein (çoğunlukla kazeinojen) ve yağa göre daha rahat sindirilebilir. Genel olarak anne sütü ile beslenen bebeklerde ishal veya kabızlık gibi problemler hemen hiç görülmez.''

Çelik anne sütünün tuz ve protein içeriğinin inek sütüne göre daha az olduğu için, yenidoğanın gelişmekte olan böbreğine daha az yük bindirdiğini söyledi.

Anne sütünün, bebeği çeşitli hastalıklardan koruyan bağışıklık maddelerini (antikorlar) bebeğe vererek, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini dile getiren Çelik ''Anne sütü ile beslenen bebeklerde kulak iltihabı, soğuk algınlığı gibi hastalıklar daha az görüldüğü gibi, hastaneye yatmayı gerektirecek mikrobik hastalıklar da bu bebeklerde daha az görülür'' dedi.

Çelik anne sütünün bebeği obeziteden koruduğuna ilişkin bilimsel araştırma verilerinin de bulunduğunu ifade ederek, anne sütünün bebeğe psikolojik rahatlama ve destek de sağladığını belirtti. Anne sütü alan bebekle anne arasındaki ilişkinin, anne sütü ile beslenmeyen bebeklere oranla daha kuvvetli olduğunu da dikkati çeken Çelik ''Anne sütü verilmesi sırasında anne ile bebek arasında çok özel bir bağ kurulur. Bu bebeğin psikolojik gelişimine de olumlu katkıda bulunur'' diye konuştu.

Çelik anne sütünün her zaman temiz ve ideal sıcaklıkta olduğunu ifade ederek, anne sütünün formüle mamalar ile karşılaştırıldığında çok ekonomik oluğunun da unutulmaması gerektiğini söyledi.

''ANNE SÜTÜ, BEŞ YAŞ ALTI ÖLÜMLERİN AZALTILMASINDA EN ETKİLİ YÖNTEM''

Ankara Tabip Odası'ndan edinilen bilgiye göre de ilk 6 ayda bebeklerin tümüyle anne sütü ile beslenmesi, beş yaş altı ölümlerim azaltılması için en etkili yöntem olarak gösteriliyor.

İlk altı ay sonrası ek gıdalarla beslenmenin yapılması ve her iki dönemde yeterli-dengeli beslenme sağlanmasıyla beş yaş altındaki her 5 bebeğin birinin yaşamını kurtarmanın mümkün olduğu ifade ediliyor.

İlk 6 ay yalnızca anne sütü ile besleme sıklığının dünyada yüzde 40'ın altında olduğu belirtiliyor. 2008 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçları da her 10 bebeğin yaklaşık 4'ünün sadece anne sütü ile beslendiğini ortaya koyuyor.

Kablosuz ağlarınızı tek cihazdan yönetin!


ZyXEL NXC5200 ile kablosuz ağlarınızı tek cihazdan yönetin.

240 erişim noktasının tek cihazdan yönetilmesini sağlayan ZyXEL’in yeni kablosuz ağ kontrol ünitesi NXC5200, gelişmiş özellikleri ve üstün güvenlik fonksiyonlarıyla geniş alanlarda hizmet veren işletmelerin beklentilerini tam olarak karşılıyor.

Dünyanın önde gelen iletişim ve haberleşme teknolojileri sağlayıcısı ZyXEL, otel ve kampüs gibi geniş alanlarda hizmet veren işletmelerin güçlü, etkin ve güvenli kablosuz ağ kurmalarını ve yönetmelerini sağlayan yeni kablosuz ağ kontrol ünitesi NXC5200’ü tanıttı. Ürün, misafirlerin ve kurum içinde mobil olarak bulunan çalışanların kablosuz ağ ihtiyaçlarını güvenlikten ödün vermeden karşılamak isteyen işletmelerin gereksinimlerine eksiksiz olarak yanıt veriyor.

240 erişim noktasının tek bir cihazdan yönetilmesini sağlayan ZyXEL NXC5200, kablosuz erişim noktası NWA5160N ile birlikte çalışarak, geniş kapsamlı kablosuz ağlar kurulmasında sistem yöneticilerine yardımcı oluyor. Ürün, özellikle çoklu erişim noktalarına ihtiyaç duyan işletmeler için getirdiği önemli avantajlarının yanında İnternet erişimi, video konferans ya da VoIP aramaları gerçekleştirmek için yüksek hızlı ve istikrarlı kablosuz ağ bağlantısı sunuyor.

ZyXEL NXC5200, kolay kurulum ve konfigürasyon özellikleriyle işletmelerin yatırım maliyetlerini aşağı çekmekle kalmıyor, sahip olduğu üstün merkezi yönetim desteği sayesinde sahadaki tüm erişim noktaları tek bir erişim noktası gibi konfigüre edilebiliyor. Örneğin, erişim noktaları için belirlenen konfigürasyon, merkezi kontrol ünitesi üzerinden ağdaki cihazlara kolaylıkla gönderilebiliyor.

Gelişmiş güvenlik özellikleri

Mobil kullanıcılar, kablolu kullanıcılara oranla şirket ağları için daha çok tehdit oluşturur ve güvenlikle ilgili sorunlara neden olurlar. ZyXEL NXC5200’in üst düzey güvenlik özellikleri, ağ güvenliğine önem veren kullanıcıların tüm beklentilerini karşılayacak seviyede. Ürün, mobil kablosuz kullanıcılardan gelen veri paketlerini denetleyen ZyWALL Firewall özelliklerini entegre olarak taşıyor. Ağa izinsiz girişleri tespit etme/önleme ve antivirüs fonksiyonları ürünün diğer üstün güvenlik özellikleri arasında yer alıyor.

Roaming, Authentication ve Load Balancing gibi gerçek zamanlı uygulamaları destekleyen NXC5200, 802.11n standardına sahip NWA5160N erişim noktaları ile kablosuz sinyalin en uzak noktalara bile kayıpsız olarak taşınmasını sağlıyor.

Tüm bu özelliklerinin yanında, SSID tabanlı konfigürasyon, Zone tabanlı ACL, SPI Firewall, DoS/DDoS koruması, kullanıcı tabanlı protokol uygulama, ALG, sistem log alma,  alarm, günlük rapor gibi zengin uygulamalara sahip olan ZyXEL NXC520, 4 GB Firewall throughput özelliği ve 4 bin kullanıcı desteği ile işletmelerin tüm beklentilerini fazlasıyla karşılıyor.

Bu röportajın içinde 'insan' yok!


Yakında aramızda olacaklarını biliyoruz ama korkuyoruz; robotlar bizim için hala bir bilinmeyen. “Kötü robot diye bir şey olmayacak” diyen yapay akıl uzmanı Savaşır onların nasıl düşünmeye başladıklarını anlattı.

“İyi bir sabah efendim” “Otur aşağı teşekkür lütfen”… anlamadınız değil mi? Bunlar Google Translate’den alındı. Akıllı çevirmenimiz aslında şunları demeye çalışıyor: “Good morning sir” “Thank you sit down please”… Bu tür programlar artık hayatımızın neredeyse her saniyesinde olan “yapay zeka”dan sadece biri; ama şimdilik bizim öğrenciyken ilk duymaya başladığımız sözcükleri çeviremiyor. İngiltere Savunma Bakanlığı’na yapay zeka konusunda danışmanlık yapan Serdar Savaşır’a göre günümüzde mükemmel çevirmenler zaten var, bizim kullandığımız Google biraz ilkel. Hatta Savaşır’a göre “Pek yakında aramızda olacaklarını bildiğimiz yapay akıllar insan görünümleriyle bize eşlik edecekler, öyle ki robot olduklarını bile anlayamayacağız!”

İngiliz Savunma Bakanlığı’na danışmanlık yapmaya nasıl başladınız?

Brunel Üniversitesi’nde Bilgisayar Bilimleri’nde (Computer Science) Artificial Intellligence(A.I.) (yapay akıl) alanında araştırmalı doktoraya başlamıştım. A.I. çok geniş bir saha. Benim özellikle üzerine düştüğüm alan Machine Learning – Makina Öğrenimi, ki zaten bu alanın ilk tohumları İngiltere’de atılmış. İşte buradaki PHD’imi (doktora dengi) yaparken başladım. Eğitimimi finanse eden bir şirket ile beraber savunma bakanlığına projeler ürettik 1998’e kadar, hala da ilişiğim devam ediyor.

“Yapay zeka”yı siz nasıl tanımlarsınız?

“Artificial intellligence” terimini Türkçe’ye “yapay zeka” olarak çeviriyoruz, ama aslında yanlış. Doğrusu, yapay akıl.

Akıl ve zeka arasındaki fark nedir?

Çok fark var. Akıllı olan her varlık zeki olmayabilir. Ama zeki olan her varlık aynı zamanda akıllıdır. Zeka ile yapılmış hareket illa da akılcı olmayabilir. Örneğin robotlarda da olmayan zekadır.

Zekayı ölçmeye yarayan IQ testleri var örneğin?

Evet çünkü akıl daha iyi ölçülebilir, IQ testleri de “aklı” ölçer: Intelligence Quality. Bu örnekten gidecek olursak, IQ testinde zeki olanın teste yaklaşımıyla, akıllı olanın yaklaşımı farklıdır. Mesela, zamanlama, sıralama konularında… Zeki bir insan en kolay yapabileceği sorudan başlamayı seçebilir, bu seçimi zeka ile yapar. Soruları ise akıl ile cevaplar. Fakat bir robot sadece aklıyla soruları cevaplar. Robotları insanlığa yararlı hale getiren zeki olmaları değildir, onları yararlı yapan akıllarıdır.

Bir makine nasıl akıllı hale getirilir?

Makineler de aslında “öğrenir”. Onlara insanın öğrenme şekli ile öğretiyoruz; yani deneme– yanılma yöntemiyle. Hayatımızın geneline modelleyebileceğimiz bir hareketten anlatayım bunu: Trafikte karşıdan karşıya geçme eylemi. Trafik lambalarının anlamını bilmek ve kontrol etmek, geçmeden önce sağa, sola bakmak, sonunda da karşıya geçmek için adım atmak gibi… En temel kurallar, ama kurallar çoğalabilir de; otobanda karşıya geçemezsin, fırtınalı bir havada görüş mesafen azalır, gürültü de bir etken korna da…

Belki biraz da dikkat gerektiriyor o kadar..

O kadar basit değil. Etraftaki tüm şartlar bu harekete dahil ve 5 duyumuzla bu şartların üstesinden geliriz. Tümünü beynimizle yönetiriz. Tüm bunlar düşündüğün zaman bir dizi kural. Bunları günlük hayatta yaparken saniyelik iş, kolay geliyor. Peki neden? Çünkü en ufak yaştan beri öğrendiğimiz bir kurallar dizisi bu. Robotlara da işte böyle öğretiyoruz. Bizim bir eylemi defalarca deneyerek devamlı olarak öğrenmemiz gibi. Düşünsenize küçükken karşıdan karşıya geçerken acaba kaç defa yanımızdaki büyüğümüz bizi acele etmememiz için engellemiştir? Eliyle bizi geriye çekmiştir? Kaç kez olduğunu hatırlayamayız bile. Burada çok genç yaştan itibaren bu kurallar sana enjekte ediliyor ve sende yerleşmeye başlıyor, ta ki “akıl” olarak bu konuda beynin bir noktada doyana kadar. Bu “repeatitif” birşey; tekrar edilerek öğrenilir. Bir kez yapınca unutursun ama binlerce kez yaşayınca bu kurallar sende oturur. Arasıra kazalar da yaşanır; şans faktörünü de unutmamak lazım.

Yani robotlara yüklenebilen komutlar, robot deneyip yanıldıkça mükemmelleşiyor

Evet. Kazaları yaşadığında da hatırlamaya başlıyorsun. Önceki hatalarını tekrarlamamaya çalışıyorsun. Böylelikle devamlı bir kurallar gelişiyor. Bunların üzerine de kendi yaşadıkların var. Bütün bunlar beynin bunları bir süre sonra otomatik hale gelir. Hayatımızda yaptığımız içinde yer aldığımız olguların çoğunu bu basit trafik örneğine indirgeyebiliriz. Bu şekilde basitleştirerek birçok hareketimizi anlayabiliriz, buna modelleyebiliriz. Bu hareketler dizisi bir döngü; her seferinde harekete geçmeden önce, eskiden öğrendiklerinle şartları değerlendiriyorsun. Eğer önceden hiç karşılaşmadığın bir şart karşına çıktıysa da yeni “kuram” üretiyorsun; bir sonuca varıyorsun. Her seferinde kendi kuramlarına devam ediyorsun. Suni akıldaki süreç de aynen bu, bu da A.I.’ın en temel prensibi: Input (ilk bilgi) alırsın, değerlendirirsin, kuram yaratırsın, uygularsın.

Hayatımızın her evresini, küçük küçük hareketlere böldüğümüzde bu sıralama hep işe yarar mı?

Yaramadığı zamanda vardır. Ben sorayım, hangi durumlarda bu örnek işe yaramaz?

İnsan duygusalsa işe yaramayabilir; bilinçsizse, sarhoşsa ya da uyuşturulmuşsa da…

En basitinden başlayalım. Bilinçsizlik hali. Bilerek veya bilmeyerek içine düştüğün durumu da aslında az önce bahsettiğim kurallar, şartlar altında sayabilirsin. Kural: alkol aldıysan 3 defadan daha fazla sağa sola bakacaksın. Ya da karşıya geçmeyeceksin.

Bilinçsizsek kuralları aklımıza getirmek zorlaşmaz mı?

Ona göre belirli sensörlerin olması lazım. Sensörler bilecek sen bilinçli misin, değil misin.

Anonymous, 5 Kasım'da Facebook'u devirme planları yapıyor


Guy Fawkes maskeli hactivistler, V for Vendetta'dan ilham almaya devam ediyorlar

Anonymous belki dünyanın en çok zarar veren hacker grubu değil, fakat dünya tarihinin en meşhur hacker grubu olduğu aşikar. Anonymous'un felsefesi V for Vendetta filminin yıldızı V ve pek çok yerde görünen yüzleri V for Vendetta filminden tanıdığımız Guy Fawkes maskesi. Grup filmin efsane repliklerinden olan "Remember, remember the 5th of November - Hatırla, hatırla 5 Kasım'ı hatırla" üzerine yoğunlaşarak şimdiye kadarki en büyük saldırısını yapmayı planlıyor.

Anon, yayınladığı videoda Facebook'un politikasını eleştirerek insanları Facebook'a karşı harekete geçmeye çağırıyor. Bilgi özgürlüğnün Facebook tarafından engellendiğini belirten hacktivistler, Facebook'un kişisel bilgilerinizi devlet kurumlarına, reklamverenlere ve güvenlik firmalarına sattığını belirtiyorlar.

Dünyanın en çıok ziyaret alan, 700 milyon aktif kullanıcısı olan en büyük sosyal ağını alaşağı etmek tabii ki kolay değil. Fakat MySQL altyapısı kullanan Facebook'un Çin Seddi olmadığı, MySql açıklarını kullanarak yeni silahı RefRef ile Anon'un uzun bir süre sorun yaratabileceği konuşulanlar arasında.

Bakalım Anonymous bize 5 Kasım'ı tekrar hatırlatabilecek mi?

Google ve Microsoft'un akıllara zarar 5 kavgası!


Google ve Microsoft arasındaki savaşın dinmeye hiç niyeti yok. İşte devlerin en büyük 5 dövüşü!

Microsoft ve Google'ın son günlerde kızışan patent kavgasınereye varacak bilinmez, ancak bunun bir ilk olmadığı kesin. İki dev şirketin çocuklar gibi birbirini suçlayıp durmasının can sıkıcıolduğu da saklanmayacak bir gerçek. İşte iki şirket arasındaki en garip dövüşlerden 5 tanesi:

Yahoo kavgası (2008-2009): Google, 2008'de Yahoo'nun Microsoft tarafından satın alınmasının başarısız olmasına oldukça sevinmişti. Ardından Microsoft, 2009'da Google ile Yahoo arasındaki bir anlaşma sağlanmasına engel olmak için elinden geleni yaptı. Bundan bir sene sonra ise Microsoft, Yahoo ile Bing arama moturu üzerinde anlaştı. Bing, Microsoft'a yılda birkaç milyon dolara maloluyor.

Bing (2011): Google, bu senenin başlarında yaptığı bir açıklamada Microsoft'un Bing arama motorunun, Google'ın arama sonuçlarınıçaldığını iddia etti. Microsoft'un bu iddiayı yalanlaması ile iki dev arasındaki savaş başlamış oldu.

Gerçek ise ortada bir yerdeydi. Bing, Google'ın herkese açık sonuçlarından bir şekilde etkileniyordu ancak arama sonuçlarını direkt olarak çalmıyordu. Microsoft ise Google sonuçlarının, kullanıcı Bing ile aynı zamanda Google'ı da kullandığında, kullanıcı takip verileri yoluyla geldiğini söylüyordu.

E-posta savaşları (2011)

E-posta savaşları : Yaklaşık iki hafta önce yayınlanan"Gmail Man" adlı komik videoda Microsoft, Google'ın tüm e-postaları "okuduğunu" alaycı bir dille ele alıyordu. Microsoft, videoyu resmen yayınlamamış olsa da, videoyu Google'ın YouTubehizmetinden seyretmeniz mümkündü.

Microsoft'un bu videosu gereksiz gibi görünebilir, ancak şirketin bundaki amacı, Google'ın dünyadaki herkese Gmail sağlamakla ilgili video çabaları olabilir. Google'ın resmen yayınladığı videoda belden aşağı birtakım saldırılar bulunuyordu ve Hotmail "utanç verici derecede tarihi geçmiş" olarak adlandırılıyordu.

Güvenlik (2006-2011), patent kavgası (2011)

Güvenlik (2006-2011): Tanınmış beyaz şapkalı hacker Michal Zalewski, 2006'dan bu yana IE'deki güvenlik açıklarıyla ilgili bilgiler yayınlıyor. Zalewski'nin güvenlik önerilerinin neredeyse her zaman doğru olduğu biliniyor. Microsoft, seneler içinde Zalewski'nin iddialarına birçok kez karşı geldi ve bir keresinde ise Zalewski'nin bu bilgileri açık olarakyayınlamasının, hacker'ların ekmeğine yağ sürdüğünü söyledi.

Microsoft, Zalewski ile tarışmaktan memnun olsa da Google'ın farklı bir çözümü vardı: Onu işe almak. Zalewski şu an tam zamanlı çalışan bir Google mühendisi ve güvenlik açıklarını hala yayınlıyor. Microsoft'un ise bu kez en büyükrakiplerinden birinden gelen bu önerilerden, eskisinden daha çokrahatsız olduğu kesin.

Bu sene 1 Ocak'ta yayınlanan IE güvenlik açığı, Zalewski ile IE güvenlik takımı arasında tam bir "ben söyledim - o söyledi" kavgasına dönüşmüştü. Zira bir güvenlik açığı keşfedildikten sonraki en önemli şey, bunun rakibinizin hatası olduğunu herkese bildirmektir.

Patent saçmalığı (2011): Google avukatı David Drummond, Microsoft'un Android'i sahte patentlerle yok etmek istediğini açıklamıştı.

Asus MeeGo EeePC X101'inFiyatı

Asus'un MeeGo işletim sistemli ilk netbooku EeePC X101 piyasaya sürüldü. Oldukça dikkat çekici bir fiyata sahip olan ürünün diğer özelliklerini merak ediyor musunuz?
Bilgisayar sektörünün hemen hemen tüm ağaçlarından meyve yiyen Asus, yeni EeePC'sini piyasaya sürdü. X101 modelli ürünün en önemli özelliği, Asus'un ilk MeeGo işletim sistemi kullanan netbooku olması. 920 gram ağırlığıyla son derece taşınabilir olan X101, 1024 x 600 piksellik 10 inç boyutunda bir ekrana sahip.
1.33 GHz'lik bir Intel Atom işlemciyle çalışan X101, 1 GB belleğe ve 8 GB SSD'ye sahip. 3 hücreli piliyle 4 saatlik pil ömrü vaat eden Asus, cihazın inceliğinden de ödün vermemiş. Sadece 17 mm kalınlığa sahip olan cihaz, ekranının da mat olmasıyla daha da dikkat çeker hale geliyor. Ürünün fiya ise yalnızca 169 avro.

Birbirinden İlginç Kasa Tasarımları

Quakecon 2011'de dikkat çekenler sadece oyunlar değildi.
Quakecon 2011'de katılımcıların kendilerine özel kasa tasarımlarının fotoğrafları yayımlandı. Biliyorsunuz, Quakecon'a gelirken oyuncular PC'lerini de yanlarında getiriyor, ki bu kasalar genellikle oyuncular tarafından modifiye edilen canavarlar oluyor. Hem görsel açıdan, hem güç açısından kolay kolay benzerleri bulunmayan bu ilginç kasaları sizlerle paylaşmak istedik. İşte onlardan bazıları.









Apple saltanatı sona eriyor


Oyun dünyasının dev şirketlerinden olan Electronic Art's firmasının kurucusu Trip Hawkins'in ortaya attığı iddaa ortalığı karıştıracağa benziyor. Yaptığı açıklamayı ise şu sebeplere dayandırdığını söylüyor.

Trip Hawkins'in iddaası Apple saltanatının kısa sürede biteceği ve yerine başka markaların geleceği iddaası. Bu bir yıl veya 2 yıl sürsede çöküntü olmak zorunda, çünkü her büyük firma hızlı yükselme sürecinden sonra düşüşe geçer. Şu anda Apple'ı yönetenlerin teğmen olduklarını söyleyen Hawkins, Steve Jobs ayrıldıktan sonra yerini kolaylıkla dolduramayacaklarını söyledi. Konuşmasına ek olarak Steve Jobs'un üzün süre yaşamasınıda istiyorum dedi.

Apple'ın şirket politikasını değerlendiren Hawkins; Apple dışarıya açık bir anlayışa sahip olsaydı teknolojinin her alanında en iyisi olmayı başarırdı. Bu kapalı modele rağmen iOS projesinde olumsuz bir etki oluşturmadığını belirtti.

Editörün Yorumu: İlk olarak Apple'ın çok çabuk büyümediğini belirtmekte fayda var, firma yılların biriktirdiği bilgi ve fikirlerini Steve Jobs ve kurmaylarıyla beraber faaliyete geçirdi. Teknolojide dünya devi olurken kateetiği yolu ve başarıyı kimse inkar edemez. Bundan sonrada çöküşe geçeceğini düşünmek dahi insana inandırıcı gelmiyor. Sadece bir yorum.

Samsung Wave 3 Geliyor!


Samsung'un merakla beklenen yeni telefonu Wave 3, gün ışığına çıktı.

Samsung, Rusya sitesinde Wave 3 olduğu düşünülen GT-S8600 adlı modelini duyurdu. Samsung Wave S8500 ve Wave 2'nin S8530 olduğunu düşünürsek, S8600'ün Wave 3 olma ihtimalinin ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz sanırım.

Bada 2.0 ile geleceği önceden bilinen Wave 3'ün, OLED ekrana sahip olması bekleniyor. Hakkında fazla bir bilgi bulunmayan model hakkında, Samsung tarafından resmi bir açıklama gelmedi.

Facebook Çocuklara Zararlı


Facebook kullanan çocuklar, kullanmayanlara oranla daha narsist oluyor.

Dominguez Hills Kaliforniya Eyaleti Üniversitesinden Larry Rosen isimli bir psikiyatrist Facebook’un çocuklar üzerindeki etkisine dair araştırmalar yaptı. 25 yıldır teknolojinin, çocuklar üzerinde nasıl etki ettiği konusunda çalışmalar yapan Rosen, Facebook’un çocuklar için sağlıklı olmadığını söylüyor.

Rosen’in araştırma sonuçlarına göre video oyunu ya da İnternete eğilimli çocuklar, diğer yaşıtlarına göre daha fazla mide ağrısı, uyku problemi, depresyon ve kaygı sıkıntısı yaşıyorlar. Ayrıca düzenli olarak Facebook’a giren çocukların, daha narsist olduğu da gözlenen davranışlar arasında.

Araştırmanın en önemli sonucu ise çocukların sınav esnasında gözlemlendi. 15 dakikalık bir sınava tabii tutulan Facebook bağımlısı çocuklarda, 2-3 dakika gibi kısa bir süre içerisinde dikkat bozukluğu görülmeye başlandı.

Hindistan'dan 70$'lık yeni bir ultra ucuz tablet daha


Tablet piyasası önceki yıla göre %400 civarında artış gösterirken sonraki yıl ise %150 civarında bir artış bekleniyor. Başta Apple olmak üzere pek çok firma en iyi silahlarıyla pazardan pay almak için mücadele ediyor. Her segmentte müthiş bir rekabet göze çarpıyor. Ancak bir segment var ki oraya kolay kolay her firma giremiyor.

Bu segment özellikle Hintli firmaların boy gösterdiği ultra ucuz tablet pazarı. Az gelişmiş ülkelerdeki çocuklara yönelik olarak üretilme kararı alınan OLPC firmasının XO-3 tablet modeli henüz piyasada boy göstermedi.

Ucuz tabletlere ilk örnek Hindistan’da uzun süredir üzerinde çalışılan Sakshat olmuştu. 7 inç dokunmatik rezistif ekran, ARM tabanlı bir işlemci, 256MB RAM, 2GB HDD, Android, WiFi, mini-USB, mini SD kart girişi ve 2W enerji tüketimi ile bir kısmını devletin finanse ettiği 50$’lık tablet Haziran'da satışa sunulmuştu.

Şimdi ise Bharat adlı ultra ucuz bir tablet modeli daha Hindistan’da boy gösterdi. Baharat firmasının Android 2.2 çalıştıran tableti hakkında herhangi bir donanım bilgisi bulunmuyor. Ekran görüntülerinden 7 inç bir ekrana ve USB girişine sahip olduğu anlaşılıyor.

Açıklamalara göre tablet güneş enerjisi desteği ile ekstra batarya gücü sunuyor. Büyük bir depolama kapasitesine sahip olmayacağı tahmin edilen tabletin en büyük desteğinin bulut depolama olduğu belirtiliyor.

Tablet sadece 4.5 ayda üretilmiş, birleştirilmiş ve 2000 örneği sevkiyata konmuş. Tabletin son kullanıcı fiyatı 70$ ancak satışı yok.  Örnek tabletler sadece Hindistan Kırsal Gelişim Bakanlığı’nın yoksulluk analizlerinde kullanılmak üzere satın alınmış.

Bharat firmasının CEO’su Ashwani Datt tabletin konfigüre edilmiş yeni bir versiyonunu Kasım ayından sonra öğrenci ve tüketicilere satmak amacında olduklarını bildirdi.

Kingston USB 3.0 destekli yeni kart okuyucusunu duyurdu


USB 3.0 destekli anakartların yaygınlaşmasıyla birlikte uyumlu çevrebirimlerinin sayısında da artış görülüyor. Dünyanın en büyük bellek üreticilerinden Kingston, USB 2.0 ile kıyaslandığında veri aktarım hızını 10 kata varan oranda arttıran ve aynı zamanda geriye dönük destek çerçevesinde USB 2.0 cihazlarla da kullanılabilen USB 3.0 teknlojisiyle uyumlu yeni kart okuyucusunu duyurdu.

Kingston tarafından USB 3.0 Media Reader olarak isimlendirilen yeni kart okuyucusu, en yeni kart formatlarından biri olan SDXC de dahil olmak üzere yaygın olarak kullanılan pek çok format ile çalışabiliyor. Tak ve Kullan formunda olan yeni kart okuyucusunun destek verdiği kart formatları şu şekilde;

CompactFlash

CF Type I (UDMA 0-6)

CF Type II (UDMA 0-6)

Secure Digital

SD

SDHC

SDHC UHS-I

SDXC

SDXC UHS-I

microSD

microSD

microSDHC

microSDXC

Memory Stick/M2

Memory Stick

Memory Stick PRO

Memory Stick Duo

Memory Stick PRO Duo

Memory Stick M2

Özellikle fotoğrafçılıkla profesyonel olarak ilgilenen kullanıcıların hedeflendiği yeni kart okuyucusunu üç yıllık garanti ile sunan Kingston, satış fiyatını ise 45$ olarak belirlemiş.

i'm watch kolunuzdaki Android saat



Teknolojinin gelişmesiyle artık bilgisayar veya akıllı telefon türevlerinin saat olarak kolumuza takıldığına şahit oluyoruz.

iPod Nano, Sony Ericsson’un akıllı telefonlara bağlanarak anlık bildirimleri kolunuza aktaran LifeView veya Android tabanlı bir bilgisayar olan WIMM modülü akıllı saatlere en iyi örnekler. Tasarım olarak daha iyi olan ve buna göre fiyatı değişen bir diğer akıllı saat modeli ise BlueSky firmasına ait.

i’m watch adlı model Bluetooth üzerinden iPhone 4, Android, Blackberry ve Windows Phone 7 işletim sistemleri ile uyumlu olarak anlık bildirimleri kolunuza iletiyor veya arama yapmanızı sağlıyor.

Saatin özelliklerine gelince ARM9 tabanlı 454MHz işlemci, 64M RAM, 1.54 inç TFT diagonal 240 x 240 piksel çözünürlüğünde ekran, 220 ppi (inç başına piksel) yoğunluk, 48 saat bekleme, 3.5 saat konuşma süresi, özel Android 1.6 sürümü, Bluetooth 2.1 ve Türkçe’nin de olduğu çoklu dil desteği olarak sayılabilir.

Saatte Android tabanlı pek çok uygulama bulunuyor. Hava durumu uygulaması Weather Forecast, randevular uygulaması Appointments, borsa bilgileri uygulaması Stock Market, fotoğraf uygulaması Photo, arama yapma uygulaması Calls, mesaj görüntüleme uygulaması Message Preview, mail görüntüleme uygulaması Email Preview ve ve bildirimler uygulaması Notifications bunlardan bazıları.

Firma saati için ayrıntıları tam belli olmayan müzik hizmeti i’music ve uygulama mağazası i’market hizmetini de hayata geçirecek.

Kasım 2011 tarihinde satışa sunulacak saat için ön sipariş alınmaya başlandı. Beyaz, Mavi, Yeşil, Sarı, Kırmızı, Pembe ve Siyah renk seçenekleri 249€ seviyesinde. Titanyum versiyonu 599€, altın kaplama versiyonu 11 999€ ve elmas-altın karışık kaplamalı versiyonu ise 14 999€ fiyat etiketine sahip.

Nokia Fabrikasını Ziyaret Edin


Nokia'nın Finlandiya'daki fabrikasını ziyaret ediyoruz.

Dünyanın önde gelen telefon üreticilerinden Nokia, son zamanlarda kan kaybetse de halen piyasada en büyük paya sahip firmalardan biri konumunda. Dünya çapında 130 ülkede satış yapan firmanın, toplamda 42.000 çalışanı bulunuyor. Peki ana merkezi Finlandiya olan Nokia'nın fabrikasını görmek ister miydiniz?



Anonymous, yeni silahını deniyor!

Anonymous, üzerinde çalıştığı bu dijital "silah" ile web'in canına okumaya hazırlanıyor!
Hacker grubu Anonymous, hedef sunuculardaki SQL açıklarını kullanarak "yıkıcı bir etki" oluşturan yeni bir JavaScript aracı geliştiriyor.
RefRef adındaki yeni aracın "Low Orbit Ion Canon (LOIC)" adlı yazılımın yerine geçmesi bekleniyor. Eylül'de çıkması beklenen RefRef, Tech Herald'ın haberine göre sunucunun kaynaklarını tüketerek onu "pes ettiriyor".
Anonymous, yeni silahını Pastebinadlı web sitesi üzerinde deneyerek siteyi 42 dakika boyunca çökertmeyi başarmış. Bir Anonymous üyesi, RefRef'i şöyle açıklamış:"Büyük bir canavara bir havuç verdiğinizi ve boğulmasını seyrettiğinizi düşünün."
Diğer bir Anonymous üyesi, Tech Herald'a yaptığı açıklamada ise silahın sadece güncel olmayan ve yamaları yüklenmemiş sistemleri etkileyebileceğini söyledi ve şunları ekledi: "Sony, sistem bakımının iyi olmadığını düşünüyordu. Böyle aptalca kararlar alan şirketler, bu aracın saldırılarına açık olacaklardır."

7 Ağustos 2011 Pazar

Bilgisayar yerine cepten internet!


Cepten televizyon izlemeye, görüntülü konuşmaya imkan tanıyan ve internetin hızını iki katına çıkaran 3G, abonelerin alışkanlıklarını da değiştirdi.

Telefonu daha çok konuşma amaçlı kullanan müşteriler akıllı telefonların da yaygınlaşmasıyla artık bilgisayar yerine cepten internete girmeyi tercih ediyor.

Mobil teknolojilerde 3G'nin uygulanmaya başlamasıyla internetin hızı da katlanarak arttı. Hızlı internet cepten internet kullananların sayısını patlattı. Mart 2011 itibarıyla yaklaşık 1,86 milyon olan mobil internet abone sayısı bu yılın nisan-haziran döneminde 1,77 milyon artarak 3,6 milyon kişiyi aştı. Apple'ın iPhone, Blackberry, Samsung ve Nokia gibi markaların çıkardıkları yeni akıllı modellerin de cepten internet kullanımının yaygınlaşmasında önemli etken olduğu söyleniyor. Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu tarafından açıklanan telekom sektörü çeyrek raporuna göre, Türkiye'de mobil geniş bant kullananların sayısı 2011'in 2. çeyreğinde (nisan-haziran) mobil geniş bant kullanıcı sayısı bir önceki çeyreğe (ocak-mart) oranla yaklaşık 2 kat (yüzde 94,8), bir önceki yılın aynı dönemine göre ise 3,4 (yüzde 336) kat artarak 3,6 milyon aboneye ulaştı. Postaları okumak, müzik dinlemek ve videoları izlemek gibi birçok şeyi mobil olarak yapma imkanı sunan akıllı telefon kullanımının hızla yaygınlaşması cepten internete girenlerin sayısında önemli artış kaydediyor.

Şu an satılan her 4 telefondan birinin akıllı model olduğunu ve önümüzdeki yıllarda bu rakamın daha da büyüyeceğini göz önüne alırsak, mobil geniş bant abonelerinin sayısında da ciddi artış olacağı beklenebilir. Bununla beraber mobil veri kullanımı da hızla artmaya devam ediyor. Ayrıca toplam mobil geniş bant internet kullanım miktarı ise bir önceki çeyreğe göre yaklaşık yüzde 18 oranında artarak 6.421 TByte oldu. Data gelirleri şirketlerin cirosunda önemli pay almasa da, son dönemde hızla büyüme kaydediyorlar: Vodafone'da yüzde 6,2, Turkcell'de yüzde 6,8, Avea'da yüzde 8,6 paya sahip. Mobilde data kullanımındaki artışa ayak uydurmak için GSM şirketleri altyapı yatırımlarını da artırmaları lazım. Özellikle 3G şebekesini desteklemek için 2010 yılında 2,7 milyar TL yatırım yapan mobil operatörler, yılbaşından bu yana 1,28 milyar TL yatırım yaptı. Şimdiye kadar yapılan toplam taşınan numara sayısı 32 milyonu olurken, bu yılın nisan-haziran ayı döneminde Avea yaklaşık 203 bin abone kazandı, Vodafone 56 bin, Turkcell ise yaklaşık 147 bin abone kaybetti. Turkcell için abone başına ortalama aylık gelir 19,6 TL, Vodafone için 19,9 TL, Avea için ise 20,5 TL oldu. Turkcell'in aylık ortalama konuşma süresi 225 dakika, Avea'nın 317 dakika ve Vodafone'un ise 291 dakika olarak gerçekleşmiştir. Türkiye, 257 dakika olan ortalama aylık mobil kullanım süresi ile İrlanda, Norveç, İngiltere, İspanya, İtalya, Portekiz ve Almanya'nın üstünde yer almaktadır.

Konuşma artınca gelir de yükseldi

Mobil telefon kullanımı arttıkça, sabiti tercih edenlerin sayısı gittikçe azalıyor. Ancak sabit telefon abonelerinin aylık ortalama konuşma süresi de artıyor. Yılın 1. çeyreğinde ortalama 181 dakika konuşan sabit hat abonesi 2. çeyrekte 205 dakika konuşmuş. Buna paralel olarak toplam sabit trafik miktarı ise 5,70 milyar dakikaya çıkmış, arama gelirleri bir önceki çeyreğe göre yüzde 6,5 artarak 1,4 milyar TL oldu. 15,75 milyon sabit telefon abonesi bulunan Türkiye'de penetrasyon oranı yaklaşık yüzde 21,4 seviyelerine düşse de, sektörün en büyük oyuncusu Telekom, abone başına gelirleri artırmayı başardı.

İnternet abone sayısı 8 yılda 600 kat arttı

2011 yılının ikinci çeyreği itibarıyla geniş bant pazarında dikkati çeken en önemli gelişmeler mobil geniş bant internet, fiber ve kablo internet abone sayılarında 2010 yılı ortasında başlayan artışın hızlanarak devam etmesidir. Ayrıca daha önceki dönemlerde yüzde 6'lık ortalama artış bu çeyrekte mobildeki hızlı artış ile yüzde 20'ye ulaşmıştır. 2003 yılında sadece 18.604 geniş bant internet abonesi bulunurken, sekiz yılda yaklaşık 590 kat artarak 11 milyona ulaşmıştır. Toplam internet abone sayılarının yıllık büyüme oranı yüzde 30 olurken, bu büyümeden nasibini alan internet servis sağlayıcıları, hizmetlerinden 804 milyon lira gelir elde etti.

Avrupalı, 10 megabit ve üstü hız istiyor

Türkiye'de internet kullanımı yaygınlaşsa da, internetin hızı konusunda Avrupa ülkelerine göre hâlâ gerideyiz. Türkiye'deki sabit geniş bant internet abonelerinin yaklaşık yüzde 75'i 8 Mbit/s hıza kadar olan bağlantıya sahip abonelik türünü tercih ediyor. 10 Mbit/sn üzeri aboneliğin AB ortalaması yüzde 29 iken Türkiye'de yüzde 5'e oranında kalıyor.

Ariane 5 roketi uzaya fırlatıldı


Uzaya iki TV uydusu götüren Ariane 5 ECA roketi, Güney Amerika'daki Fransız Guyanası'nda bulunan Kourou uzay istasyonundan başarıyla fırlatıldı.

Avrupa uzay birliği Arianespace'in, yerel saatle 19.52'de (TSİ 01.52) uzaya fırlattığı Ariane 5 roketinin taşıdığı uydulardan biri, Lüksemburg'daki SES Astra şirketine, diğeri ise Japon, ''B-SAT Corp.'' ile ''SKY Perfect JSAT Corp.'' şirketleriyle mukavelesi bulunan ABD'ye ait Lockheed Martin Commercial Space Systems şirketine ait.

Arianespace'ten yapılan açıklamada, dünya çapında hizmet veren tüm ticari uyduların yarısından fazlasının kendileri tarafından uzaya fırlatıldığı belirtildi

Arianespace'in, aralarında Fransa'nın CNES uzay ajansının da olduğu, 10 Avrupa ülkesinden 21 hissedarı bulunuyor.

İnternette “özel hayat” kalmıyor!


Gittiğimiz bir yerin, yediğimiz güzel bir yemeğin fotoğrafını aile, arkadaş ve tüm tanıdıklarımızla paylaşmanın en kısa yolu sosyal paylaşım sitelerindeki profilimizde yayınlamak.

Ancak kendi hakkımızda paylaştığımız bilgiler arttıkça mahremiyetimiz de bir o kadar tehlikeye giriyor.

Giderek yaygınlaşan soysal paylaşım ağlarında şimdi de “yüz tanıma” teknolojisinin kullanılacak olması “gizlilik” endişelerini bir kez daha yüksek sesle tartışılır hale getirdi. Facebook’un bu teknolojiyi kullanacağını duyurması bazı gizlilik hakkı savunucusu grupları kızdırdı. EPIC (Elektronik Gizlilik Bilgi Merkezi) adlı grup da bunlardan biri. Grup, Facebook’un kullanıcılarının rızasını almadan bu teknolojiyi kullanma kararı almasının etik olmadığını ve Facebook’un kendi “mahremiyet” kurallarına bile aykırı olduğunu söylüyor.

Bu teknolojinin yaygın kullanılır hale gelmesiyle sosyal ağlarda kendi ismini kullanmayan, takma isimler kullanan ya da profilini aramaya kapatanların bile kimliğinin ortaya çıkması mümkün olacak. Yani bu kişilerin gizlilik hakları, uzak bir tanıdıklarının koyduğu fotoğraftaki yüzlerinin bir yazılım tarafından tanınmasıyla ihlal edilmiş olacak.

Çöpçatan Sitelerinde Sahte Kimlikler Kullanılıyor

Facebook, şikayetlerin önüne geçmek için bu özelliğin kişisel ayarlardan kapatılabileceğini söylüyor. Carnegie Mellon Üniversitesi’nin yüz tanıma teknolojisiyle yaptığı taramada Facebook kullanıcılarının yüzde 90’ının asıl ismini kullandığı ortaya çıktı. İnternetteki çöpçatan sitelerine de giren bu kullanıcıların büyük bölümünün ise söz konusu sitelerde gerçek kimliklerini kullanmadıkları belirtildi.

Kısacası, sanal alemde kalmak ama kimliğini herhangi bir sebeple saklamak isteyenlerin hiç memnun olmayacağı bir dönem başlıyor. Gizlenmek istemeyenler de tehlikenin dışında değil. Yeni teknoloji sayesinde artık sadece isimle arama dönemi sona eriyor. Yani insanların profil resimlerini kullanarak onlar hakkında internetteki her bilgiye ulaşmak mümkün hale geliyor.

Geleceğin yakıtı dünyanın çevresinde!


Dünya'yı sarmalayan antiproton adı verilen ince anti madde kuşağı ilk kez tespit edildi.

Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlanan bilimsel makalede, bu bulguların, dünyanın manyetik alanının anti maddeyi kapana kıstırabileceği teorisini teyit ettiği vurgulandı.

Gözlemi yapan İtalyan ekip, geleceğin uzay araçlarının yakıtı olarak anti maddenin kullanılabileceğini belirtti.

Antiprotonlar, güneşten ve güneş sisteminin ötesinden gelen ve kozmik ışın adı verilen yüksek enerji parçacıklarının doğasını incelemek üzere 2006'da uzaya gönderilen Pamela (Payload for Antimatter Matter Exploration and Light-nuclei Astrophysics) uydusu ile tespit edildi.

Bu kozmik ışın parçacıkları dünyanın atmosferini oluşturan moleküllere çarpıp parçacık yağmuruna yol açabiliyor.

Kozmik ışın parçacıklarının çoğu veya çarpışma sonucu oluşan bu parçacıklar, dünyayı zararlı ışınlardan koruyan simit biçimli manyetik alanlar olan Van Allen kuşakları tarafından yakalanıyor.

Pamela uydusunun hedefleri arasında, çokça bulunan normal madde arasındaki proton ve helyum atomunun çekirdeği gibi az sayıdaki anti madde parçacıklarını tespit etmek bulunuyor.

Makaleye göre, Pamela uydusu Güney Atlantik bölgesinden geçerken, anormal bir şekilde, normal parçacık veya kozmosun bir başka yerinden geldiği sanılan onbinlerce kat dahafazla antiproton tespit etti. Bunun Van Allen kuşaklarına benzer antiproton kuşaklarının kanıtı olduğunu belirten İtalyan bilim adamları, bu kuşağın dünyanın yakınındaki en büyükantiproton kaynağı olduğunu kaydettiler.

Araştırmada yer alan Bari Üniversitesi'nden Alessandro Bruno, kıstırılan antiprotonların, atmosferin bileşenleriyle etkileşime girdiğinde özellikle alt tabakalarda ortadan kaybolduklarını belirterek, birkaç yüz kilometre irtifanın üzerinde bu kaybın belirgin şekilde azaldığını, üst tabakalarda çok daha fazla miktarda antiprotona rastlandığına işaret etti.

Gözlemlerinin en önemli bölümlerinden birinin antiprotonların harika bir enerji kaynağı olduğuna dikkat çeken İtalyan bilim adamları, bunların, benzinin yanmasıyla ortaya çıkan bir kimyasal tepkimeden 10 milyar kat daha fazla enerji ürettiklerini kaydetti.

İnternet için ihtisas mahkemesi kurulsun


İnternet filtreleri konusunda geri adım atılırken, Wall Street Journal'a konuşan Ulaştırma Bakanlığı İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren, internet ile ilgili davalar için ihtisas mahkemesinin kurulmasını önerdiklerini belirtti.

İnternet filtreleri konusunda geri adım atılırken Ulaştırma Bakanlığı İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren, Wall Street Journal gazetesiyle yaptığı mülakatta internet ile ilgili davalar için ihtisas mahkemesinin kurulmasını önerdiklerini belirterek, “Mahkeme, yaşa dışı içeriğin kaldırılmasını talep etmeden önce bir siteyi yasaklama kararını alamayacak” dedi. WSJ ise Türkiye’nin, internet sansürünü sertleştirme planlarından “geri adım attığı”nı vurguladı.

ABD’nin çok satan gazetesi Wall Street Journal, “Türkiye, Sansürü Genişletme Planını Yumuşatıyor” başlığıyla yayımladığı haberinde “Sert yeni internet düzenlemelerine ilişkin açıklamanın protestoları ve uluslararası eleştirileri tetiklemesi üzerine Türkiye, internet sansürünü sertleştirme planlarından geri adım attı ve siteleri yasaklamayı zorlaştıracak” dedi.

Gazete, bu konudaki haberinde Ulaştırma Bakanlığı İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren ile yapılan bir mülakata da yer verdi. Serhat Özeren de, Türk internet kullanıcılarını, bu aydan başlayarak dört filtreden birini seçmeyi mecbur eden plandan vazgeçildiğini söyledi.

Özeren ayrıca, İnternet Kurulu’nun, ülke çapındaki mahkemelerin sitelerin bloke edilmesi kararını alma hakkını sınırlandıran yasal düzenlemeleri de hazırlamakta olduğunu belirtti.

“HALEN 8 BİN KADAR SİTE BLOKE EDİLMİŞ DURUMDA”

Bu bağlamda gazete, halen Türk yasalarına göre herhangi bir mahkemenin, sitelerin bloke edilmesine karar verebileceğine dikkat çekerken bir yetkiliye dayanarak halen Türkiye’de 8 bin kadar sitenin bloke edildiğinin tahmin edildiğini de kaybetti. Haberde resmi verilere göre, “hükümetçe bloke edilen sitelerin çoğunun pornografik olduğu, yüzde 8’inin ise, Atatürk’e karşı suç işlediği belirtildiği bildirildi.

“İNTERNET SUÇLARINA İLİŞKİN YASAL DEĞİŞİKLİKLER KASIM’DA MECLİS’TE”

Serhat Özeren de, İnternet Kurulu’nun, internet suçları konusundaki yasal değişiklikleri Kasım ayında parlamentoya sunacağını belirterek, “İnternet ile ilgili davalar için ihtisas mahkemesinin kurulmasını öneriyoruz ve mahkeme yasa dışı içeriğin kaldırılmasını talep etmeden önce bir siteyi yasaklama kararını alamayacak” dedi.

Söz konusu ihtisas mahkemesinin, özel bir komisyondan tavsiye alma zorunluluğunun da olacağını kaydeden Özeren, bu komisyonun, İnternet Kurulu olabileceğini ifade etti.

Bu arada, gazete, internet filtrelerine ilişkin ilk planı hazırlayan düzenleyici kurum BTK’nın, eleştirilerin karşısında kullanıcılar için bir değişiklik içermeyen Standart olarak adlandırılan paket önerdiğini söylediğini belirtikten sonra Özeren’in, söz konusu pakette de filtre olacağını söylediğine dikkat çekti.

“YENİ TASLAKTA AB KRİTERLERİNİ GÖZ ÖNÜNDE TUTTUK”

İnternet Kurulu Başkanı Özeren, filtrelerin konusunda kamuoyundan büyük tepki gelmesi üzerine, Ulaştırma Bakanı’nın kuruldan yeni bir taslak hazırlamasını istediğini anlatırken de “Yeni taslağımızda özellikle Avrupa Birliği kriterleri ve bilgi özgürlüğü ilkesini göz önünde tutmaya çalıştık” diye konuştu.

Bu arada WSJ, filtreler konusunda geri adım atılmasının internet analistlerince olumlu karşılanmakta birlikte, iki yeni filtre konusunda belirleyici olacak kurun hükümetten bağımsız olmamasının eleştirildiğini de yazdı.

BTK'nın Yeni Filtre Taslağı Yanıltıcı mı


Alternatif Bilişim Derneği, BTK'nın yeni Güvenli İnternet Taslağı hakkında yorum yaptı.

Türkiye'deki internet kullanıcılarını yakından ilgilendiren 'Güvenli İnternet Hizmeti' konusunda sürekli yeni gelişmeler yaşanıyor, kamuoyuna bilgiler veriliyor. Devlet tarafından yayımlanan bilgilerin anlaşılması biraz güç olduğu için bazı çevreler bu gelişmeleri yorumluyor ve vatandaşlarımıza ışık tutmak istiyor. Alternatif Bilişim Derneği de işte bu doğrultuda, 4 Ağustos 2011 itibarıyla yayımlanan yeni 'Güvenli İnternet Usul ve Esaslar Taslağı' hakkında bir bildiri yayımladı. Lafı daha fazla uzatmadan sizleri bu bildiriyle baş başa bırakıyoruz.


'Güvenli İnternet Hizmetine İlişkin Usul ve esaslar Taslağı' 4 Ağustos 2011 tarihinde BTK web sitesinde yayınlanmıştır. Bu taslakla ilgili olarak kamuoyunun on gün süre ile görüşünün alınması talep edilmiştir. Taslaktaki madde 15 ile bu Usul ve Esasların 22 Ağustos 2011 tarihine yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

Altını çizeceğimiz ilk husus, bu değişikliğin İnternetine sahip çıkan yurttaşlar ve onların örgütlenmeleri aracılığı ile yaptığı basınç sonucunda gerçekleşmiş olduğudur. Bu değişiklik, verilen tepkilerin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir.

Karar hakkında değerlendirmelerimiz özetle:

1. Yapılan bu değişiklik kesinlikle yeterli değildir. Devlet eliyle merkezi filtreleme uygulaması korunduğu için kabul edilemezdir. Kamuoyu “Güvenli İnternet” tanımıyla yanıltılmaktadır. Filtreler aracılığı ile sansürlenen İnternet, “Güvenli” olarak sunulmaktadır. “Güvenli İnternet” tanımından vazgeçilmelidir. Herkes İnterneti güvenli kullanmak ister, fakat devlet eliyle hazırlanacak filtrelerle güvenlik sağlanmaz. Bunun adı sansürdür.

2. Kamuoyuna sunulan tektipleştirme kararıdır. Filtreler devlet adına BTK tarafından, göstermelik bir kurula danışılarak hazırlanması öngörülmektedir. Aileler için sakıncalı, çocuklar için uygun İnternet sitelerinin neler olacağına BTK karar vermiş olacak. Tüm kullanıcılar için tektip bir aile ve çocuk filtresi geçerli olacak. Bu da tektip bir aile / çocuk / toplum tasarımı anlamına gelmektedir.

3. Bu düzenleme BTK'yı filtreleri düzenleyen temel aktör halinen getirdiği için otokratik bir düzenlemedir

4. Listeler için genel kriterleri belirleyecek Kurul'da devlet temsiliyeti ağırlıktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan 3, İnternet Kurulu'ndan 2, BTK'dan 2 ve çeşitli uzmanlık alanlarından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından teklif edilecek 8 kişi arasından BTK tarafından seçilecek 4 kişiden oluşacaktır.  11 kişilik kurulun 7 si doğrudan siyasi idarenin bürokratlarından, kalan 4'ü de teklif edilen ler arasından BTK tarafından belirlenecektir. Uzman görüşü 7'ye karşı 4 olduğu için eşitsizdir. Üstelik uzmanlar da BTK tarafından seçilmektedir. Kurulda ayrıca iletişim bilimci, bilişimci, yeni medya ve dijital oyun uzmanı gibi alanlardan kimsenin olmaması Kurul'a biçilen görev hakkında fikir vermektedir. Görüldüğü üzere bu Kurul görstermelik olduğu kadar, yurttaşların hangi içeriklere erişip, erişemeyeceğine karar verebilecek yeterlilikte değildir.

5. Defalarca açıkladığımız üzere Avrupa Konseyi çocukların ve gençlerin İnternet ortamını güvenli kullanmasının ancak dijital okuryazarlık becerilerinin arttırılması ile olanaklı olduğunun altını çizmektedir. Türkiye’de farklı bölgelere, cinsiyete, sınıfsal konuma ve yaş gruplarına göre İnternet kullanımı eşitsizliğinin ve sayısal uçurumun olduğu aşikardır (Bakınız DPT Bilgi Toplumu Raporu, 2010 ve TUİK 2011). Türkiye’de İnternette yaşanan sorunlar dijital okuryazarlık, beceri ve nitelikli kullanım eksikliğinden kaynaklanmaktadır. FİLTRELER YA DA BU TASLAKTA SUNULDUĞU ÜZERE PROFİL SEÇİŞLERİ BU EĞİTİM AÇIĞINI HİÇBİR ŞEKİLDE GİDEREMEZ VE EĞİTİMİN YERİNİ DOLDURAMAZ.

6. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Temmuz 2011 de yayınlanan İnternette İfade özgürlüğü adlı kapsamlı raporunda Türkiye’ye de özel yer vermekte, hiçbir şekilde devlet eliyle filtreyi önermemektedir. Ailelerin bireysel seçişleriyle pazarda mevcut gönüllü filtre uygulamalarının kullanılmasını önermektedir,-ki bu tür yazılımlar da halen Türkiye'de yazılım endüstrisinde mevcuttur.

7. Öyleyse BTK ve siyasi irade (Ulaştırma Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı) neden ve halen ısrarla İnternet ortamını düzenlemek için ısrar etmektedir?

Türkiye'de İnternet kullanıcılarının ihtiyacı olan sansür ya da filtre uygulamaları değildir. Erişim hakkını güvenceleyen, İnternet'i yurttaşlar açısından temel bir hak olarak gören, olanakları gören pozitif makro sosyal-politikalardır.

Değerlendirmelerimizin ve BTK'ya bu karar ile ilgili hazırladığımız sorularımızın detayları ekte sunulmuştur. Bu değerlendirmeler, tüm üyelerimiz ve  İnternet savunucuları adına BTK'ya da sunulacaktır.