Yakında aramızda olacaklarını biliyoruz ama korkuyoruz;
robotlar bizim için hala bir bilinmeyen. “Kötü robot diye bir şey olmayacak”
diyen yapay akıl uzmanı Savaşır onların nasıl düşünmeye başladıklarını anlattı.
“İyi bir sabah efendim” “Otur aşağı teşekkür lütfen”…
anlamadınız değil mi? Bunlar Google Translate’den alındı. Akıllı çevirmenimiz
aslında şunları demeye çalışıyor: “Good morning sir” “Thank you sit down
please”… Bu tür programlar artık hayatımızın neredeyse her saniyesinde olan
“yapay zeka”dan sadece biri; ama şimdilik bizim öğrenciyken ilk duymaya
başladığımız sözcükleri çeviremiyor. İngiltere Savunma Bakanlığı’na yapay zeka
konusunda danışmanlık yapan Serdar Savaşır’a göre günümüzde mükemmel
çevirmenler zaten var, bizim kullandığımız Google biraz ilkel. Hatta Savaşır’a
göre “Pek yakında aramızda olacaklarını bildiğimiz yapay akıllar insan
görünümleriyle bize eşlik edecekler, öyle ki robot olduklarını bile
anlayamayacağız!”
İngiliz Savunma Bakanlığı’na danışmanlık yapmaya nasıl
başladınız?
Brunel Üniversitesi’nde Bilgisayar Bilimleri’nde (Computer
Science) Artificial Intellligence(A.I.) (yapay akıl) alanında araştırmalı
doktoraya başlamıştım. A.I. çok geniş bir saha. Benim özellikle üzerine
düştüğüm alan Machine Learning – Makina Öğrenimi, ki zaten bu alanın ilk
tohumları İngiltere’de atılmış. İşte buradaki PHD’imi (doktora dengi) yaparken
başladım. Eğitimimi finanse eden bir şirket ile beraber savunma bakanlığına
projeler ürettik 1998’e kadar, hala da ilişiğim devam ediyor.
“Yapay zeka”yı siz nasıl tanımlarsınız?
“Artificial intellligence” terimini Türkçe’ye “yapay zeka”
olarak çeviriyoruz, ama aslında yanlış. Doğrusu, yapay akıl.
Akıl ve zeka arasındaki fark nedir?
Çok fark var. Akıllı olan her varlık zeki olmayabilir. Ama
zeki olan her varlık aynı zamanda akıllıdır. Zeka ile yapılmış hareket illa da
akılcı olmayabilir. Örneğin robotlarda da olmayan zekadır.
Zekayı ölçmeye yarayan IQ testleri var örneğin?
Evet çünkü akıl daha iyi ölçülebilir, IQ testleri de “aklı”
ölçer: Intelligence Quality. Bu örnekten gidecek olursak, IQ testinde zeki
olanın teste yaklaşımıyla, akıllı olanın yaklaşımı farklıdır. Mesela,
zamanlama, sıralama konularında… Zeki bir insan en kolay yapabileceği sorudan
başlamayı seçebilir, bu seçimi zeka ile yapar. Soruları ise akıl ile cevaplar.
Fakat bir robot sadece aklıyla soruları cevaplar. Robotları insanlığa yararlı
hale getiren zeki olmaları değildir, onları yararlı yapan akıllarıdır.
Bir makine nasıl akıllı hale getirilir?
Makineler de aslında “öğrenir”. Onlara insanın öğrenme şekli
ile öğretiyoruz; yani deneme– yanılma yöntemiyle. Hayatımızın geneline
modelleyebileceğimiz bir hareketten anlatayım bunu: Trafikte karşıdan karşıya
geçme eylemi. Trafik lambalarının anlamını bilmek ve kontrol etmek, geçmeden
önce sağa, sola bakmak, sonunda da karşıya geçmek için adım atmak gibi… En
temel kurallar, ama kurallar çoğalabilir de; otobanda karşıya geçemezsin,
fırtınalı bir havada görüş mesafen azalır, gürültü de bir etken korna da…
Belki biraz da dikkat gerektiriyor o kadar..
O kadar basit değil. Etraftaki tüm şartlar bu harekete dahil
ve 5 duyumuzla bu şartların üstesinden geliriz. Tümünü beynimizle yönetiriz.
Tüm bunlar düşündüğün zaman bir dizi kural. Bunları günlük hayatta yaparken
saniyelik iş, kolay geliyor. Peki neden? Çünkü en ufak yaştan beri öğrendiğimiz
bir kurallar dizisi bu. Robotlara da işte böyle öğretiyoruz. Bizim bir eylemi
defalarca deneyerek devamlı olarak öğrenmemiz gibi. Düşünsenize küçükken
karşıdan karşıya geçerken acaba kaç defa yanımızdaki büyüğümüz bizi acele
etmememiz için engellemiştir? Eliyle bizi geriye çekmiştir? Kaç kez olduğunu
hatırlayamayız bile. Burada çok genç yaştan itibaren bu kurallar sana enjekte
ediliyor ve sende yerleşmeye başlıyor, ta ki “akıl” olarak bu konuda beynin bir
noktada doyana kadar. Bu “repeatitif” birşey; tekrar edilerek öğrenilir. Bir
kez yapınca unutursun ama binlerce kez yaşayınca bu kurallar sende oturur.
Arasıra kazalar da yaşanır; şans faktörünü de unutmamak lazım.
Yani robotlara yüklenebilen komutlar, robot deneyip yanıldıkça
mükemmelleşiyor
Evet. Kazaları yaşadığında da hatırlamaya başlıyorsun.
Önceki hatalarını tekrarlamamaya çalışıyorsun. Böylelikle devamlı bir kurallar
gelişiyor. Bunların üzerine de kendi yaşadıkların var. Bütün bunlar beynin
bunları bir süre sonra otomatik hale gelir. Hayatımızda yaptığımız içinde yer
aldığımız olguların çoğunu bu basit trafik örneğine indirgeyebiliriz. Bu
şekilde basitleştirerek birçok hareketimizi anlayabiliriz, buna
modelleyebiliriz. Bu hareketler dizisi bir döngü; her seferinde harekete
geçmeden önce, eskiden öğrendiklerinle şartları değerlendiriyorsun. Eğer
önceden hiç karşılaşmadığın bir şart karşına çıktıysa da yeni “kuram”
üretiyorsun; bir sonuca varıyorsun. Her seferinde kendi kuramlarına devam
ediyorsun. Suni akıldaki süreç de aynen bu, bu da A.I.’ın en temel prensibi:
Input (ilk bilgi) alırsın, değerlendirirsin, kuram yaratırsın, uygularsın.
Hayatımızın her evresini, küçük küçük hareketlere
böldüğümüzde bu sıralama hep işe yarar mı?
Yaramadığı zamanda vardır. Ben sorayım, hangi durumlarda bu
örnek işe yaramaz?
İnsan duygusalsa işe yaramayabilir; bilinçsizse, sarhoşsa ya da uyuşturulmuşsa da…
En basitinden başlayalım. Bilinçsizlik hali. Bilerek veya
bilmeyerek içine düştüğün durumu da aslında az önce bahsettiğim kurallar,
şartlar altında sayabilirsin. Kural: alkol aldıysan 3 defadan daha fazla sağa
sola bakacaksın. Ya da karşıya geçmeyeceksin.
Bilinçsizsek kuralları aklımıza getirmek zorlaşmaz mı?
Ona göre belirli sensörlerin olması lazım. Sensörler bilecek
sen bilinçli misin, değil misin.
0 yorum:
Yorum Gönder