Pages

Subscribe:

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Anne sütünün ilk 5 gündeki mucizesi!


Anne sütü, bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde, enfeksiyondan korunmada, kulak ve soğuk algınlığı gibi bebeklerde çok sık rastlanılan hastalıkların görülme sıklığının azaltılmasında, beş yaş altı ölümlerin azaltılmasında en etkili gösteriliyor.

Sağlıklı bir gelecek için her bebeğin mutlaka ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenilmesi gerektiğine dikkati çeken uzmanlar, anne sütünün bebeğin ihtiyaçlarına göre doğal olarak kendini yenilediğini ifade ediyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülcan Çelik, 1-7 Ağustos ''Dünya Anne sütü ile Beslenme Haftası'' dolayısıyla, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anne sütünün yenidoğanda büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, enerji ve besin ögelerini içeren, biyoyararlılığı yüksek, sindirimi kolay doğal bir besin olduğunu söyledi.

Anne sütü ve emzirmenin hem bebek hem de anne için, başta beslenme olmak üzere, sağlık, bağışıklık, gelişimsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden çok sayıda yararları bulunduğunu ifade eden Çelik, her canlının sütünün kendisine ve bebeğine özel olmasının anne sütünü yavrusu için benzersiz bir besin maddesi yapan bir özellik olduğunu anlattı. Çelik, erken doğmuş bebek için en ideal besinin yine kendi annesinin sütü olduğunu vurgulayarak, ''Çünkü, bebeğin o anda ihtiyaç duyduğu tüm maddeler yalnızca kendi annesinin sütünde bulunmaktadır. Buna ek olarak formüle mamalardan (kutu veya şişe mamalar) farklı olarak, anne sütünün içeriği, bebeğin sürekli değişen ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli değişir ve yenilenir. Örneğin, anne sütünün sabah saatlerindeki bileşimi akşamüzeri bileşiminden, bebeğin birinci ayındaki bileşimi yedinci ayınkinden farklıdır'' diye konuştu.

Anne sütünün, bebeğin ilk altı ay ihtiyacı olan protein, yağ, demir, vitamin gibi her türlü besin değerine içeren ideal besin kaynağı olduğuna dikkati çeken Çelik içindeki koruyucu maddeler nedeniyle bebeği enfeksiyonlardan koruduğunu belirtti.

Çelik anne sütünün hazmı kolaylaştırdığını, kaynatılmasının gerekmediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Daima taze, temiz ve bebeğe vermek üzere hazırdır.

Doğumdan sonra ilk 5 günde salgılanan süte kolostrum denir. Kolostrumda, olgun (mature) süte oranla daha fazla bulunan antienfektif öğeler, A vitamini, sodyum ve çinko bebeği ilk birkaç gün içerisinde enfeksiyonlardan korumaktadır. Kolostrum, bebeğin gastrointestinal sistemini immünoglobülinler ile mukozal bir tabaka oluşturarak kaplar ve böylece yenidoğan bebeği dış ortamdan gelecek patojen mikroorganizmalara karşı korur. Kolostrum 5-10 günler arasında geçiş sütü şeklini alarak, 3. haftadan sonra olgun (mature) süt özelliğini taşır.

Anne sütü bebeğin hassas ve halen gelişmekte olan sindirim sistemi için hazırlanmıştır. Anne sütündeki protein (çoğunlukla lactalbumin) ve yağ, inek sütündeki protein (çoğunlukla kazeinojen) ve yağa göre daha rahat sindirilebilir. Genel olarak anne sütü ile beslenen bebeklerde ishal veya kabızlık gibi problemler hemen hiç görülmez.''

Çelik anne sütünün tuz ve protein içeriğinin inek sütüne göre daha az olduğu için, yenidoğanın gelişmekte olan böbreğine daha az yük bindirdiğini söyledi.

Anne sütünün, bebeği çeşitli hastalıklardan koruyan bağışıklık maddelerini (antikorlar) bebeğe vererek, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini dile getiren Çelik ''Anne sütü ile beslenen bebeklerde kulak iltihabı, soğuk algınlığı gibi hastalıklar daha az görüldüğü gibi, hastaneye yatmayı gerektirecek mikrobik hastalıklar da bu bebeklerde daha az görülür'' dedi.

Çelik anne sütünün bebeği obeziteden koruduğuna ilişkin bilimsel araştırma verilerinin de bulunduğunu ifade ederek, anne sütünün bebeğe psikolojik rahatlama ve destek de sağladığını belirtti. Anne sütü alan bebekle anne arasındaki ilişkinin, anne sütü ile beslenmeyen bebeklere oranla daha kuvvetli olduğunu da dikkati çeken Çelik ''Anne sütü verilmesi sırasında anne ile bebek arasında çok özel bir bağ kurulur. Bu bebeğin psikolojik gelişimine de olumlu katkıda bulunur'' diye konuştu.

Çelik anne sütünün her zaman temiz ve ideal sıcaklıkta olduğunu ifade ederek, anne sütünün formüle mamalar ile karşılaştırıldığında çok ekonomik oluğunun da unutulmaması gerektiğini söyledi.

''ANNE SÜTÜ, BEŞ YAŞ ALTI ÖLÜMLERİN AZALTILMASINDA EN ETKİLİ YÖNTEM''

Ankara Tabip Odası'ndan edinilen bilgiye göre de ilk 6 ayda bebeklerin tümüyle anne sütü ile beslenmesi, beş yaş altı ölümlerim azaltılması için en etkili yöntem olarak gösteriliyor.

İlk altı ay sonrası ek gıdalarla beslenmenin yapılması ve her iki dönemde yeterli-dengeli beslenme sağlanmasıyla beş yaş altındaki her 5 bebeğin birinin yaşamını kurtarmanın mümkün olduğu ifade ediliyor.

İlk 6 ay yalnızca anne sütü ile besleme sıklığının dünyada yüzde 40'ın altında olduğu belirtiliyor. 2008 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçları da her 10 bebeğin yaklaşık 4'ünün sadece anne sütü ile beslendiğini ortaya koyuyor.

Kablosuz ağlarınızı tek cihazdan yönetin!


ZyXEL NXC5200 ile kablosuz ağlarınızı tek cihazdan yönetin.

240 erişim noktasının tek cihazdan yönetilmesini sağlayan ZyXEL’in yeni kablosuz ağ kontrol ünitesi NXC5200, gelişmiş özellikleri ve üstün güvenlik fonksiyonlarıyla geniş alanlarda hizmet veren işletmelerin beklentilerini tam olarak karşılıyor.

Dünyanın önde gelen iletişim ve haberleşme teknolojileri sağlayıcısı ZyXEL, otel ve kampüs gibi geniş alanlarda hizmet veren işletmelerin güçlü, etkin ve güvenli kablosuz ağ kurmalarını ve yönetmelerini sağlayan yeni kablosuz ağ kontrol ünitesi NXC5200’ü tanıttı. Ürün, misafirlerin ve kurum içinde mobil olarak bulunan çalışanların kablosuz ağ ihtiyaçlarını güvenlikten ödün vermeden karşılamak isteyen işletmelerin gereksinimlerine eksiksiz olarak yanıt veriyor.

240 erişim noktasının tek bir cihazdan yönetilmesini sağlayan ZyXEL NXC5200, kablosuz erişim noktası NWA5160N ile birlikte çalışarak, geniş kapsamlı kablosuz ağlar kurulmasında sistem yöneticilerine yardımcı oluyor. Ürün, özellikle çoklu erişim noktalarına ihtiyaç duyan işletmeler için getirdiği önemli avantajlarının yanında İnternet erişimi, video konferans ya da VoIP aramaları gerçekleştirmek için yüksek hızlı ve istikrarlı kablosuz ağ bağlantısı sunuyor.

ZyXEL NXC5200, kolay kurulum ve konfigürasyon özellikleriyle işletmelerin yatırım maliyetlerini aşağı çekmekle kalmıyor, sahip olduğu üstün merkezi yönetim desteği sayesinde sahadaki tüm erişim noktaları tek bir erişim noktası gibi konfigüre edilebiliyor. Örneğin, erişim noktaları için belirlenen konfigürasyon, merkezi kontrol ünitesi üzerinden ağdaki cihazlara kolaylıkla gönderilebiliyor.

Gelişmiş güvenlik özellikleri

Mobil kullanıcılar, kablolu kullanıcılara oranla şirket ağları için daha çok tehdit oluşturur ve güvenlikle ilgili sorunlara neden olurlar. ZyXEL NXC5200’in üst düzey güvenlik özellikleri, ağ güvenliğine önem veren kullanıcıların tüm beklentilerini karşılayacak seviyede. Ürün, mobil kablosuz kullanıcılardan gelen veri paketlerini denetleyen ZyWALL Firewall özelliklerini entegre olarak taşıyor. Ağa izinsiz girişleri tespit etme/önleme ve antivirüs fonksiyonları ürünün diğer üstün güvenlik özellikleri arasında yer alıyor.

Roaming, Authentication ve Load Balancing gibi gerçek zamanlı uygulamaları destekleyen NXC5200, 802.11n standardına sahip NWA5160N erişim noktaları ile kablosuz sinyalin en uzak noktalara bile kayıpsız olarak taşınmasını sağlıyor.

Tüm bu özelliklerinin yanında, SSID tabanlı konfigürasyon, Zone tabanlı ACL, SPI Firewall, DoS/DDoS koruması, kullanıcı tabanlı protokol uygulama, ALG, sistem log alma,  alarm, günlük rapor gibi zengin uygulamalara sahip olan ZyXEL NXC520, 4 GB Firewall throughput özelliği ve 4 bin kullanıcı desteği ile işletmelerin tüm beklentilerini fazlasıyla karşılıyor.

Bu röportajın içinde 'insan' yok!


Yakında aramızda olacaklarını biliyoruz ama korkuyoruz; robotlar bizim için hala bir bilinmeyen. “Kötü robot diye bir şey olmayacak” diyen yapay akıl uzmanı Savaşır onların nasıl düşünmeye başladıklarını anlattı.

“İyi bir sabah efendim” “Otur aşağı teşekkür lütfen”… anlamadınız değil mi? Bunlar Google Translate’den alındı. Akıllı çevirmenimiz aslında şunları demeye çalışıyor: “Good morning sir” “Thank you sit down please”… Bu tür programlar artık hayatımızın neredeyse her saniyesinde olan “yapay zeka”dan sadece biri; ama şimdilik bizim öğrenciyken ilk duymaya başladığımız sözcükleri çeviremiyor. İngiltere Savunma Bakanlığı’na yapay zeka konusunda danışmanlık yapan Serdar Savaşır’a göre günümüzde mükemmel çevirmenler zaten var, bizim kullandığımız Google biraz ilkel. Hatta Savaşır’a göre “Pek yakında aramızda olacaklarını bildiğimiz yapay akıllar insan görünümleriyle bize eşlik edecekler, öyle ki robot olduklarını bile anlayamayacağız!”

İngiliz Savunma Bakanlığı’na danışmanlık yapmaya nasıl başladınız?

Brunel Üniversitesi’nde Bilgisayar Bilimleri’nde (Computer Science) Artificial Intellligence(A.I.) (yapay akıl) alanında araştırmalı doktoraya başlamıştım. A.I. çok geniş bir saha. Benim özellikle üzerine düştüğüm alan Machine Learning – Makina Öğrenimi, ki zaten bu alanın ilk tohumları İngiltere’de atılmış. İşte buradaki PHD’imi (doktora dengi) yaparken başladım. Eğitimimi finanse eden bir şirket ile beraber savunma bakanlığına projeler ürettik 1998’e kadar, hala da ilişiğim devam ediyor.

“Yapay zeka”yı siz nasıl tanımlarsınız?

“Artificial intellligence” terimini Türkçe’ye “yapay zeka” olarak çeviriyoruz, ama aslında yanlış. Doğrusu, yapay akıl.

Akıl ve zeka arasındaki fark nedir?

Çok fark var. Akıllı olan her varlık zeki olmayabilir. Ama zeki olan her varlık aynı zamanda akıllıdır. Zeka ile yapılmış hareket illa da akılcı olmayabilir. Örneğin robotlarda da olmayan zekadır.

Zekayı ölçmeye yarayan IQ testleri var örneğin?

Evet çünkü akıl daha iyi ölçülebilir, IQ testleri de “aklı” ölçer: Intelligence Quality. Bu örnekten gidecek olursak, IQ testinde zeki olanın teste yaklaşımıyla, akıllı olanın yaklaşımı farklıdır. Mesela, zamanlama, sıralama konularında… Zeki bir insan en kolay yapabileceği sorudan başlamayı seçebilir, bu seçimi zeka ile yapar. Soruları ise akıl ile cevaplar. Fakat bir robot sadece aklıyla soruları cevaplar. Robotları insanlığa yararlı hale getiren zeki olmaları değildir, onları yararlı yapan akıllarıdır.

Bir makine nasıl akıllı hale getirilir?

Makineler de aslında “öğrenir”. Onlara insanın öğrenme şekli ile öğretiyoruz; yani deneme– yanılma yöntemiyle. Hayatımızın geneline modelleyebileceğimiz bir hareketten anlatayım bunu: Trafikte karşıdan karşıya geçme eylemi. Trafik lambalarının anlamını bilmek ve kontrol etmek, geçmeden önce sağa, sola bakmak, sonunda da karşıya geçmek için adım atmak gibi… En temel kurallar, ama kurallar çoğalabilir de; otobanda karşıya geçemezsin, fırtınalı bir havada görüş mesafen azalır, gürültü de bir etken korna da…

Belki biraz da dikkat gerektiriyor o kadar..

O kadar basit değil. Etraftaki tüm şartlar bu harekete dahil ve 5 duyumuzla bu şartların üstesinden geliriz. Tümünü beynimizle yönetiriz. Tüm bunlar düşündüğün zaman bir dizi kural. Bunları günlük hayatta yaparken saniyelik iş, kolay geliyor. Peki neden? Çünkü en ufak yaştan beri öğrendiğimiz bir kurallar dizisi bu. Robotlara da işte böyle öğretiyoruz. Bizim bir eylemi defalarca deneyerek devamlı olarak öğrenmemiz gibi. Düşünsenize küçükken karşıdan karşıya geçerken acaba kaç defa yanımızdaki büyüğümüz bizi acele etmememiz için engellemiştir? Eliyle bizi geriye çekmiştir? Kaç kez olduğunu hatırlayamayız bile. Burada çok genç yaştan itibaren bu kurallar sana enjekte ediliyor ve sende yerleşmeye başlıyor, ta ki “akıl” olarak bu konuda beynin bir noktada doyana kadar. Bu “repeatitif” birşey; tekrar edilerek öğrenilir. Bir kez yapınca unutursun ama binlerce kez yaşayınca bu kurallar sende oturur. Arasıra kazalar da yaşanır; şans faktörünü de unutmamak lazım.

Yani robotlara yüklenebilen komutlar, robot deneyip yanıldıkça mükemmelleşiyor

Evet. Kazaları yaşadığında da hatırlamaya başlıyorsun. Önceki hatalarını tekrarlamamaya çalışıyorsun. Böylelikle devamlı bir kurallar gelişiyor. Bunların üzerine de kendi yaşadıkların var. Bütün bunlar beynin bunları bir süre sonra otomatik hale gelir. Hayatımızda yaptığımız içinde yer aldığımız olguların çoğunu bu basit trafik örneğine indirgeyebiliriz. Bu şekilde basitleştirerek birçok hareketimizi anlayabiliriz, buna modelleyebiliriz. Bu hareketler dizisi bir döngü; her seferinde harekete geçmeden önce, eskiden öğrendiklerinle şartları değerlendiriyorsun. Eğer önceden hiç karşılaşmadığın bir şart karşına çıktıysa da yeni “kuram” üretiyorsun; bir sonuca varıyorsun. Her seferinde kendi kuramlarına devam ediyorsun. Suni akıldaki süreç de aynen bu, bu da A.I.’ın en temel prensibi: Input (ilk bilgi) alırsın, değerlendirirsin, kuram yaratırsın, uygularsın.

Hayatımızın her evresini, küçük küçük hareketlere böldüğümüzde bu sıralama hep işe yarar mı?

Yaramadığı zamanda vardır. Ben sorayım, hangi durumlarda bu örnek işe yaramaz?

İnsan duygusalsa işe yaramayabilir; bilinçsizse, sarhoşsa ya da uyuşturulmuşsa da…

En basitinden başlayalım. Bilinçsizlik hali. Bilerek veya bilmeyerek içine düştüğün durumu da aslında az önce bahsettiğim kurallar, şartlar altında sayabilirsin. Kural: alkol aldıysan 3 defadan daha fazla sağa sola bakacaksın. Ya da karşıya geçmeyeceksin.

Bilinçsizsek kuralları aklımıza getirmek zorlaşmaz mı?

Ona göre belirli sensörlerin olması lazım. Sensörler bilecek sen bilinçli misin, değil misin.

Anonymous, 5 Kasım'da Facebook'u devirme planları yapıyor


Guy Fawkes maskeli hactivistler, V for Vendetta'dan ilham almaya devam ediyorlar

Anonymous belki dünyanın en çok zarar veren hacker grubu değil, fakat dünya tarihinin en meşhur hacker grubu olduğu aşikar. Anonymous'un felsefesi V for Vendetta filminin yıldızı V ve pek çok yerde görünen yüzleri V for Vendetta filminden tanıdığımız Guy Fawkes maskesi. Grup filmin efsane repliklerinden olan "Remember, remember the 5th of November - Hatırla, hatırla 5 Kasım'ı hatırla" üzerine yoğunlaşarak şimdiye kadarki en büyük saldırısını yapmayı planlıyor.

Anon, yayınladığı videoda Facebook'un politikasını eleştirerek insanları Facebook'a karşı harekete geçmeye çağırıyor. Bilgi özgürlüğnün Facebook tarafından engellendiğini belirten hacktivistler, Facebook'un kişisel bilgilerinizi devlet kurumlarına, reklamverenlere ve güvenlik firmalarına sattığını belirtiyorlar.

Dünyanın en çıok ziyaret alan, 700 milyon aktif kullanıcısı olan en büyük sosyal ağını alaşağı etmek tabii ki kolay değil. Fakat MySQL altyapısı kullanan Facebook'un Çin Seddi olmadığı, MySql açıklarını kullanarak yeni silahı RefRef ile Anon'un uzun bir süre sorun yaratabileceği konuşulanlar arasında.

Bakalım Anonymous bize 5 Kasım'ı tekrar hatırlatabilecek mi?

Google ve Microsoft'un akıllara zarar 5 kavgası!


Google ve Microsoft arasındaki savaşın dinmeye hiç niyeti yok. İşte devlerin en büyük 5 dövüşü!

Microsoft ve Google'ın son günlerde kızışan patent kavgasınereye varacak bilinmez, ancak bunun bir ilk olmadığı kesin. İki dev şirketin çocuklar gibi birbirini suçlayıp durmasının can sıkıcıolduğu da saklanmayacak bir gerçek. İşte iki şirket arasındaki en garip dövüşlerden 5 tanesi:

Yahoo kavgası (2008-2009): Google, 2008'de Yahoo'nun Microsoft tarafından satın alınmasının başarısız olmasına oldukça sevinmişti. Ardından Microsoft, 2009'da Google ile Yahoo arasındaki bir anlaşma sağlanmasına engel olmak için elinden geleni yaptı. Bundan bir sene sonra ise Microsoft, Yahoo ile Bing arama moturu üzerinde anlaştı. Bing, Microsoft'a yılda birkaç milyon dolara maloluyor.

Bing (2011): Google, bu senenin başlarında yaptığı bir açıklamada Microsoft'un Bing arama motorunun, Google'ın arama sonuçlarınıçaldığını iddia etti. Microsoft'un bu iddiayı yalanlaması ile iki dev arasındaki savaş başlamış oldu.

Gerçek ise ortada bir yerdeydi. Bing, Google'ın herkese açık sonuçlarından bir şekilde etkileniyordu ancak arama sonuçlarını direkt olarak çalmıyordu. Microsoft ise Google sonuçlarının, kullanıcı Bing ile aynı zamanda Google'ı da kullandığında, kullanıcı takip verileri yoluyla geldiğini söylüyordu.

E-posta savaşları (2011)

E-posta savaşları : Yaklaşık iki hafta önce yayınlanan"Gmail Man" adlı komik videoda Microsoft, Google'ın tüm e-postaları "okuduğunu" alaycı bir dille ele alıyordu. Microsoft, videoyu resmen yayınlamamış olsa da, videoyu Google'ın YouTubehizmetinden seyretmeniz mümkündü.

Microsoft'un bu videosu gereksiz gibi görünebilir, ancak şirketin bundaki amacı, Google'ın dünyadaki herkese Gmail sağlamakla ilgili video çabaları olabilir. Google'ın resmen yayınladığı videoda belden aşağı birtakım saldırılar bulunuyordu ve Hotmail "utanç verici derecede tarihi geçmiş" olarak adlandırılıyordu.

Güvenlik (2006-2011), patent kavgası (2011)

Güvenlik (2006-2011): Tanınmış beyaz şapkalı hacker Michal Zalewski, 2006'dan bu yana IE'deki güvenlik açıklarıyla ilgili bilgiler yayınlıyor. Zalewski'nin güvenlik önerilerinin neredeyse her zaman doğru olduğu biliniyor. Microsoft, seneler içinde Zalewski'nin iddialarına birçok kez karşı geldi ve bir keresinde ise Zalewski'nin bu bilgileri açık olarakyayınlamasının, hacker'ların ekmeğine yağ sürdüğünü söyledi.

Microsoft, Zalewski ile tarışmaktan memnun olsa da Google'ın farklı bir çözümü vardı: Onu işe almak. Zalewski şu an tam zamanlı çalışan bir Google mühendisi ve güvenlik açıklarını hala yayınlıyor. Microsoft'un ise bu kez en büyükrakiplerinden birinden gelen bu önerilerden, eskisinden daha çokrahatsız olduğu kesin.

Bu sene 1 Ocak'ta yayınlanan IE güvenlik açığı, Zalewski ile IE güvenlik takımı arasında tam bir "ben söyledim - o söyledi" kavgasına dönüşmüştü. Zira bir güvenlik açığı keşfedildikten sonraki en önemli şey, bunun rakibinizin hatası olduğunu herkese bildirmektir.

Patent saçmalığı (2011): Google avukatı David Drummond, Microsoft'un Android'i sahte patentlerle yok etmek istediğini açıklamıştı.